Serhat Tekin & Portecho röportajı
Portecho ile yeni yolculuk
Portecho dinleyicisiyle, 4 sene aradan sonra yeni albümü 'Motherboy'la buluşuyor. Portecho severler bu albümü eller havada değil, cepte dinleyecek! Portecho, gazeteci Serhat Tekin'in sorularını yanıtladı.
Portecho, 2005'te 'Undertone' adlı albümüyle ilk kez dinleyiciyle buluştuğunda 'Bu adamlar Türk olamaz!' nidaları yükseliyordu dinleyicilerin dudaklarından. Grup sakinlerinin Tan Tunçağ ve Deniz Cuylan olduğu öğrenilince 'Bu adamlar çok iyi' sözleri her albümle biraz daha kuvvetli çıkmaya başladı. Daha büyük dinleyici kitlesine ulaştıkları 'Studio Plastico' albümlerinin ardından dört yıl sonra ikiliyle bir araya geliyoruz ve yeni dedikleri müziklerini konuşuyoruz.
× Neden bu kadar uzun sürdü yeni albüm hazırlığınız, planlı bir bekleyiş miydi? Deniz Cuylan: Belli bir başarıyı yakaladıktan sonra, 'Şimdi ne yapacağız?' sorusunu sorduk. Bizi neyin heyecanlandıracağını düşündük. Portecho'nun tanıdık seslerini tutup yeni keşfedilecek bir alan yaratmak için uğraştık. Aslında kendimizi tekrar etmek istemedik. 'Yeni bir şeyler söyleyebiliyorsak bu albümü yapalım' dedik ve tüm bu sorular, arayışlar zaman aldı ama sonunda 'Motherboy' albümü ortaya çıktı.
× Peki, nasıl bir yenilik bekliyor dinleyicileri?
Tan Tunçağ: Bant Dergisi Yayın Yönetmeni Hakan Dedeoğlu yazısında bunu en güzel açıklayan kişi olmuş. 'Portecho'nun, 'Motherboy' albümünde eller havada değil, cepte.' gibi bir şey yazmış. Bu cümle müziğimizi çok iyi anlatıyor. Albümde yine o dans hissi var ama eskisi kadar köşeli değil. Daha yumuşak, daha uzun uzun giden parçalar var. Şarkı sözleri üzerine çok düştük.
Deniz C.: 'Motherboy' albümünde amaç ilgi çekmekten çok, şu zamana kadar müziğimizi dinlemiş insanların, bizi daha samimi ve içten tanımalarına olanak sağlayacak bir albüm yapmaktı.
× Eskisine oranla 'daha karanlık' bir müzik olabilir mi? Tan T.: İlk albümümüz için 'hüzünlü dans müziği' denmişti. 'Motherboy', ilk albüm tadına daha yakın. Hüzün ve melankoli var. Ama karanlık bir albüm değil.
Deniz C.: Bütün parçalara baktığınızda teknik olarak majör yapıya sahipler. Bizim ilk ve ikinci albümdeki klasik minör yapılara sahip şarkılar değil. Dolayısıyla daha parlak, mutlu bir albüm olması gerekirken, ona çelişki olarak koyduğumuz şey, albümün teknik olarak mixlerinin karanlık olması. Yani o karanlık hissi teknikte, muhteviyatta değil.
× Bu albümde daha temposu düşük şarkılar var öyle değil mi? Tan T.: Tempolar düştü evet. Onun dışında Deniz daha çok vokal yapıyor. İki vokalin bir arada olması çok hoş bir renk kattı. 80'lerdeki analog synthesizer'lar kullandık. Bu müziğimize bir organiklik verdi. Vokalleri alıp nakarata 3 kere kopyalamak yerine baştan sona stüdyoya girip tümünü söyledik. Eski tip kayıtlar gibi oldu. Albüm plak olarak da çıktığı için bütün bu öğeler güzel durdu.
× Peki, nasıl bir yenilik bekliyor dinleyicileri?
Tan Tunçağ: Bant Dergisi Yayın Yönetmeni Hakan Dedeoğlu yazısında bunu en güzel açıklayan kişi olmuş. 'Portecho'nun, 'Motherboy' albümünde eller havada değil, cepte.' gibi bir şey yazmış. Bu cümle müziğimizi çok iyi anlatıyor. Albümde yine o dans hissi var ama eskisi kadar köşeli değil. Daha yumuşak, daha uzun uzun giden parçalar var. Şarkı sözleri üzerine çok düştük.
Deniz C.: 'Motherboy' albümünde amaç ilgi çekmekten çok, şu zamana kadar müziğimizi dinlemiş insanların, bizi daha samimi ve içten tanımalarına olanak sağlayacak bir albüm yapmaktı.
× Eskisine oranla 'daha karanlık' bir müzik olabilir mi? Tan T.: İlk albümümüz için 'hüzünlü dans müziği' denmişti. 'Motherboy', ilk albüm tadına daha yakın. Hüzün ve melankoli var. Ama karanlık bir albüm değil.
Deniz C.: Bütün parçalara baktığınızda teknik olarak majör yapıya sahipler. Bizim ilk ve ikinci albümdeki klasik minör yapılara sahip şarkılar değil. Dolayısıyla daha parlak, mutlu bir albüm olması gerekirken, ona çelişki olarak koyduğumuz şey, albümün teknik olarak mixlerinin karanlık olması. Yani o karanlık hissi teknikte, muhteviyatta değil.
× Bu albümde daha temposu düşük şarkılar var öyle değil mi? Tan T.: Tempolar düştü evet. Onun dışında Deniz daha çok vokal yapıyor. İki vokalin bir arada olması çok hoş bir renk kattı. 80'lerdeki analog synthesizer'lar kullandık. Bu müziğimize bir organiklik verdi. Vokalleri alıp nakarata 3 kere kopyalamak yerine baştan sona stüdyoya girip tümünü söyledik. Eski tip kayıtlar gibi oldu. Albüm plak olarak da çıktığı için bütün bu öğeler güzel durdu.
× Şarkılarınızı görsel imgelerle yapıyorsunuz, bu albümde hangi görsellerle yola çıktınız?Tan T.: Çok doğru. Sözler kesinlikle görsellerden geliyor. 'Drifters' şarkısında ikimizin de çok sevdiği 'bisiklete binmek' üzerine şarkı yazdık. Neredeyse görsel bir hikayeden şarkı çıkardık. 'Decent Man'de bir hikayenin geçtiği mekanı tarif eder gibi yazdık.
Deniz C.: Dinleyici için böyle ipuçları vermek güzel. Mesela 'Senna' şarkımız aynı isimli bir belgeselden doğdu. Formula 1 pilotu hakkında, duygusal bir belgeseldi bu. İzledikten sonra etkilenip bir şarkı hazırladık. 'Unkind' şarkımız da; 'Zamanında endüstri devrimi sırasında yıldızı parlamış bir şehrin, şimdilerde çökmüş süpermarketlerin arkasında dans eden gençler olsa nasıl olurdu?' sorusundan hareketle çıktı. Diğer şarkılar hakkında da görsel ipuçları vermeyelim, durduramıyorum kendimi
× Albüm kapağınızda bir çocuğun siyah beyaz fotoğrafı var, siz yoksunuz, neden? Tan T.: Bant Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Aylin Güngör'ün daha önceden çektiği bir fotoğraf o. O'nun bir fotoğrafı olsun istedik. Albüm görselini de tasarlayan o zaten.
× Albümün adı bana 'muhallebi çocuğu' gibi bir anlam çağrıştırıyor. Siz nasıl bir anlamda kullandınız?Deniz C.: Güzel bir şey aslında. İlk başta tabii bir anne ile çocuğu arasındaki bağı çağrıştırıyor. Ama asıl referans bizim çok sevdiğimiz 'Arrested Development' isimli dizinin bir bölümü. Çok mu deşifre ettik acaba albümün şifrelerini? (Gülüyor)
× O zaman şifreleri biraz daha çözelim. Albümün son şarkısı 'Europa' mesela... Bir hikayesi varmış gibi duruyor. Deniz C.: İlk iki albüm zamanı Avrupa Birliği süreci heyecan vericiydi. Herkes bundan bahsediyordu. Avrupa Birliği'ne ha girdik ha gireceğiz... Beklenti yüksekti yani. Bize bir soru gelmişti o zamanlar; 'Siz çok Avrupai duruyorsunuz. Sizce ne olacak Türkiye'nin Avrupa Birliği süreci?' Sonra birlik konusu hüsranla bitti. 'Europa' şarkısı o çok uzaklardan gelen güzel melodi aslında...
× 'Studio Plastico' albümü ve aynı şarkı da tesettürlü ve mini etekli kadın sayesinde klip çok konuşulmuştu. Yeniden konuşulacak bir gündeminiz var mı? Deniz C.: Yok. 'Studio Plastico' videosunda 'We are misunderstood' sözüne uyduğu için o görsel güzel olmuştu. Biz orada durduk artık (Gülüyor). Daha fazla yanlış anlama olsun istemedik. Yeni videomuz daha performansa dayalı ve albüme uyan bir klip.
Deniz C.: Dinleyici için böyle ipuçları vermek güzel. Mesela 'Senna' şarkımız aynı isimli bir belgeselden doğdu. Formula 1 pilotu hakkında, duygusal bir belgeseldi bu. İzledikten sonra etkilenip bir şarkı hazırladık. 'Unkind' şarkımız da; 'Zamanında endüstri devrimi sırasında yıldızı parlamış bir şehrin, şimdilerde çökmüş süpermarketlerin arkasında dans eden gençler olsa nasıl olurdu?' sorusundan hareketle çıktı. Diğer şarkılar hakkında da görsel ipuçları vermeyelim, durduramıyorum kendimi
× Albüm kapağınızda bir çocuğun siyah beyaz fotoğrafı var, siz yoksunuz, neden? Tan T.: Bant Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Aylin Güngör'ün daha önceden çektiği bir fotoğraf o. O'nun bir fotoğrafı olsun istedik. Albüm görselini de tasarlayan o zaten.
× Albümün adı bana 'muhallebi çocuğu' gibi bir anlam çağrıştırıyor. Siz nasıl bir anlamda kullandınız?Deniz C.: Güzel bir şey aslında. İlk başta tabii bir anne ile çocuğu arasındaki bağı çağrıştırıyor. Ama asıl referans bizim çok sevdiğimiz 'Arrested Development' isimli dizinin bir bölümü. Çok mu deşifre ettik acaba albümün şifrelerini? (Gülüyor)
× O zaman şifreleri biraz daha çözelim. Albümün son şarkısı 'Europa' mesela... Bir hikayesi varmış gibi duruyor. Deniz C.: İlk iki albüm zamanı Avrupa Birliği süreci heyecan vericiydi. Herkes bundan bahsediyordu. Avrupa Birliği'ne ha girdik ha gireceğiz... Beklenti yüksekti yani. Bize bir soru gelmişti o zamanlar; 'Siz çok Avrupai duruyorsunuz. Sizce ne olacak Türkiye'nin Avrupa Birliği süreci?' Sonra birlik konusu hüsranla bitti. 'Europa' şarkısı o çok uzaklardan gelen güzel melodi aslında...
× 'Studio Plastico' albümü ve aynı şarkı da tesettürlü ve mini etekli kadın sayesinde klip çok konuşulmuştu. Yeniden konuşulacak bir gündeminiz var mı? Deniz C.: Yok. 'Studio Plastico' videosunda 'We are misunderstood' sözüne uyduğu için o görsel güzel olmuştu. Biz orada durduk artık (Gülüyor). Daha fazla yanlış anlama olsun istemedik. Yeni videomuz daha performansa dayalı ve albüme uyan bir klip.
× Albümleri yurtdışında piyasaya sürme planınız var mı? Deniz C.: Portecho'nun üssü her zaman İstanbul olacak. En çok beslendiği yer burası. Başka yerlerle ilgili ilham kaynaklarımızı hep İstanbul'la birleştirerek yapıyoruz. Buradan çıkarak başka plak şirketleri bulmak daha iyi bir yöntem. Babajım Records bu yüzden bize çok yardımcı oluyor. Albümü New York'ta da çıkarmak masada konuşulan bir opsiyon hala ama aynı zamanda Avrupa'da da...
× Farklı müziğinizle bu piyasanın hem içinde hem dışındasınız... Siz ne düşünüyorsunuz bu konuda? Tan T.: Kendimizi bu ortamda bir yere yerleştiremedik, kendi kulvarında giden bir albüm. Bizim gibi müzik yapan insanlar ve gruplarla zaten çok iyi arkadaşız. Herkes kendi yağında kavruluyor işte...
Deniz C.: Birinci albümden sonraki popülerlik yüzünden Portecho'nun Türk pop müziğiyle ilgili bir şeyler söylemesi beklendi. 'Türk pop müziğinin geleceği böyle İngilizce sözlü müziklerle, Portecho gibi gruplar da olabilir' gibi çok yukarıdan, uçan yazılar yazılmaya başlandı. Açıkçası biz de kendimizi dizginlemeye çalışıyorduk o zamanlar... 'Yok hayır. Pek oraya gideceğini düşünmüyoruz ama siz söylüyorsunuz' gibi (Gülüyor)...
× Türkiye'de etkilendiğiniz isimler var mı?Deniz C.: Fikret Kızılok ve Bülent Ortaçgil'i çok seviyorum. Yeni dönem işleriyse dinleyemiyorum. Çünkü o şarkıların devamını sağlayan yeni bir hareket çıkmıyor. Yabancı müzisyenlerden ve eserlerinden referanslar almamızın nedeni, Türkiye'den yeterli ipuçlarını toplayamamamız.
× Bireysel olarak çalışmalarınız nasıl gidiyor. Neler yapıyorsunuz?Tan T.: Benim Mira var. Miray Kurtuluş ile birlikte yaptığım işlerim. Mayıs ayında ikinci albümümüz 'Ayda Kahvaltı' çıktı. İlk klibimiz 'Ayda Kahvaltı', 4 ay sonra bu hafta yayınlandı (Gülüyor).
Her şeyi kendimiz yaptığımız için biraz uzun sürdü. Keyifli bir çalışma oldu. Onun dışında yönetmenlik yapıyorum. Mira ve Portecho kliplerini çekerek başladığım yolculuk şimdi profesyonelliğe dönüştü.
Deniz C.: New York'ta kurduğum 'Manner' isimli bir grup var. 'Side Launch' adında ilk albümümüzü yayınladık. Yoğun bir turne dönemi geçirdik. İkinci albümün kayıtları mix aşamasında. Yine New York'ta 'Work Play Work' adında reklam ve müzik işlerini yürüttüğüm bir şirketim var.
× Farklı müziğinizle bu piyasanın hem içinde hem dışındasınız... Siz ne düşünüyorsunuz bu konuda? Tan T.: Kendimizi bu ortamda bir yere yerleştiremedik, kendi kulvarında giden bir albüm. Bizim gibi müzik yapan insanlar ve gruplarla zaten çok iyi arkadaşız. Herkes kendi yağında kavruluyor işte...
Deniz C.: Birinci albümden sonraki popülerlik yüzünden Portecho'nun Türk pop müziğiyle ilgili bir şeyler söylemesi beklendi. 'Türk pop müziğinin geleceği böyle İngilizce sözlü müziklerle, Portecho gibi gruplar da olabilir' gibi çok yukarıdan, uçan yazılar yazılmaya başlandı. Açıkçası biz de kendimizi dizginlemeye çalışıyorduk o zamanlar... 'Yok hayır. Pek oraya gideceğini düşünmüyoruz ama siz söylüyorsunuz' gibi (Gülüyor)...
× Türkiye'de etkilendiğiniz isimler var mı?Deniz C.: Fikret Kızılok ve Bülent Ortaçgil'i çok seviyorum. Yeni dönem işleriyse dinleyemiyorum. Çünkü o şarkıların devamını sağlayan yeni bir hareket çıkmıyor. Yabancı müzisyenlerden ve eserlerinden referanslar almamızın nedeni, Türkiye'den yeterli ipuçlarını toplayamamamız.
× Bireysel olarak çalışmalarınız nasıl gidiyor. Neler yapıyorsunuz?Tan T.: Benim Mira var. Miray Kurtuluş ile birlikte yaptığım işlerim. Mayıs ayında ikinci albümümüz 'Ayda Kahvaltı' çıktı. İlk klibimiz 'Ayda Kahvaltı', 4 ay sonra bu hafta yayınlandı (Gülüyor).
Her şeyi kendimiz yaptığımız için biraz uzun sürdü. Keyifli bir çalışma oldu. Onun dışında yönetmenlik yapıyorum. Mira ve Portecho kliplerini çekerek başladığım yolculuk şimdi profesyonelliğe dönüştü.
Deniz C.: New York'ta kurduğum 'Manner' isimli bir grup var. 'Side Launch' adında ilk albümümüzü yayınladık. Yoğun bir turne dönemi geçirdik. İkinci albümün kayıtları mix aşamasında. Yine New York'ta 'Work Play Work' adında reklam ve müzik işlerini yürüttüğüm bir şirketim var.
Annem metalle olan bağımı bıçakla ayırdı
× Son sorum albüm ismine gönderme olsun. Bir 'Annesinin oğlu' durumunuz var mı? Anneyle ilişkileriniz iyi mi?Deniz Cuylan: Tan ile çok ortak noktamız var. 'Annesinin oğlu' olma durumu da bunlardan biri olabilir (Gülüyor). Küçükken Slayer şarkı sözlerini anneme tercüme ettirirdim (Gülüyor). Sözler kolay yenilir yutulur şeyler olmadığı için annem onları gayet soğukkanlılıkla tercüme ederdi. 'Dünyaya geldiğimiz de tekrar hepinizi öldüreceğiz! Öldür! Öldür! Öldür!' gibi sözleri (Gülüyor)...
Tan Tunçağ: Annem Hülya Tuncağ eski TRT prodüktörlerinden, Türkiye'de ilk caz müziği Türk radyolarında çalanlardan biridir. Annemin dinlediği müzik tarzı bana daha yakındı. Benim 15 yaşında metal müzik dinlediğim dönemlerde, bir gün 'Nick Cave - Henry's Dream' kasetini önüme attı. 'Dinle. Bunu seveceksin' dedi. O gün metalle olan bağımı bıçakla ayırdı. Anne işte (Gülüyor)...
× Son sorum albüm ismine gönderme olsun. Bir 'Annesinin oğlu' durumunuz var mı? Anneyle ilişkileriniz iyi mi?Deniz Cuylan: Tan ile çok ortak noktamız var. 'Annesinin oğlu' olma durumu da bunlardan biri olabilir (Gülüyor). Küçükken Slayer şarkı sözlerini anneme tercüme ettirirdim (Gülüyor). Sözler kolay yenilir yutulur şeyler olmadığı için annem onları gayet soğukkanlılıkla tercüme ederdi. 'Dünyaya geldiğimiz de tekrar hepinizi öldüreceğiz! Öldür! Öldür! Öldür!' gibi sözleri (Gülüyor)...
Tan Tunçağ: Annem Hülya Tuncağ eski TRT prodüktörlerinden, Türkiye'de ilk caz müziği Türk radyolarında çalanlardan biridir. Annemin dinlediği müzik tarzı bana daha yakındı. Benim 15 yaşında metal müzik dinlediğim dönemlerde, bir gün 'Nick Cave - Henry's Dream' kasetini önüme attı. 'Dinle. Bunu seveceksin' dedi. O gün metalle olan bağımı bıçakla ayırdı. Anne işte (Gülüyor)...
Yorumlar