Serhat Tekin & Ayşe Özyılmazel röportajı
Saf olmaktan memnunum
Ayşe Özyılmazel, yeni kitabı ‘Kalpten Düşme-Sahi Ben Neye İnanmıştım’da ‘şehirli kadın’ın ‘aşk’ın hallerini anlatıyor. “Kalbimden düşmeyen, gözümden de düşmez” diyen Yılmazel ile konuştuk… Ayşe Özyılmazel gazeteci Serhat Tekin'in sorularını yanıtladı.
Daha önce köşe yazılarından derlediği iki kitabı saymazsak aslında ‘Kalpten Düşme’ Ayşe Özyılmazel’in ilk kitabı. Yazdıklarının herkesin hayatına değecek hisler barındırdığını söyleyen Ayşe Özyılmazel ile ‘Kalpten Düşme’yi, ve yeni müzik çalışmalarını konuştuk.
‘Kalpten Düşme’ nasıl oluştu?
Bu kitap, kitap olacağının farkında olmadan kendi kendini oluşturdu aslında. ‘Kalpten Düşme’nin içine aşk girdi, hüzün girdi, ironi girdi, kızgınlık girdi, kırgınlık girdi, kişinin kendini sorgulaması ve iç savaşları girdi.
DEPRESİF VE İSYANKAR DEĞİLİM
Bu kitap, kitap olacağının farkında olmadan kendi kendini oluşturdu aslında. ‘Kalpten Düşme’nin içine aşk girdi, hüzün girdi, ironi girdi, kızgınlık girdi, kırgınlık girdi, kişinin kendini sorgulaması ve iç savaşları girdi.
DEPRESİF VE İSYANKAR DEĞİLİM
“Oradaki kız aslında yok” diyorsunuz... Nasıl bir kız var ? Sizinle ortak, ayrı yanları neler?
Oradaki kız aslında yok ama var. Var ama görülmüyor. Belki de kendini göstermiyor ya da göstermek istediğinde onu görmek isteyen çıkmıyor. O anlamda yazılmış bir cümleydi bu. Bu kitapta aslında birçok şehirli, tek başına ayakta durmaya çalışan, gerçekten aşkı arayan, istediği sahicilik olan, kuralların mutsuzluğundan usanmış kadının kendisi var. Ben de varım. Hem de yüzde yüz ben. Tek farkı yedi yirmi dört öylesine depresif ve isyankâr değilim. ‘Kalpten Düşme’, benim bir dönemimin düşünce ve yazılarıdır.
“Kendimi anlatırken rahatsız oluyorum. Çok hoşlanmıyorum” diyorsunuz. Bu yüzden mi ‘oradaki kız aslında yok’ ?
Ortada bir kadının günlüğü yok. ‘Kalpten Düşme’, bir anı roman. Hem günlük hem de yazarın düşünme şekilleri. Yazının büyüsü, kalemin uçuşması da var. “Oradaki kız aslında yok” lafının manası, demin söylediğim gibi bambaşka. Tabii herkes ne anlarsa odur yazdığımız.
Bu sadece kadının iç dünyası, savaşları, arayışları, yalnız kalışları, isyanları.
Kitabı okuyup, sadece adrese yollanan kişinin çözebileceği şifreler var mı?
Onu bilemem; sanmam… Kitapta kendisine yazılar yazılmış, daha doğrusu onunla ilişkimizden yola çıkarak doğan düşünceler ve hislerle yazılmış bir kişi var, zaten kitap da ona ithaf edildi. Ancak yine de şu unutulmamalı: Birileri yazara ilham verebilir, birileriyle yaşanan durumlar yazarı yazmaya sürükleyebilir ancak yazı her zaman kişilerden üstündür, her zaman daha büyülüdür, büyüktür.
Sizin kalbinizden hangi aşamada düşerler?
Bunu arkadaş, dost, sevgili yani her anlamda cevaplamak istiyorum izninle... Sanırım fazla kırılmışlık, sesini duyuramamışlık, sadakatsizlik ve sahtelik insanları kalbimden düşürebilir.
Gözden düşmek mi, kalpten düşmek mi?
Kalbimden düşmeyen gözümden düşemez. Öyle yükseklerde gözlere sahip değilim. Ben kimim ki gözümden düşecek.
Bütün hadise kalptedir. Kalpten düştükten sonra yapacak bir şey var mı?
İHTİYACIMIZ OLAN, SAHİCİLİK
Kalbinize girmenin yolları nedir peki?
Sahiciliktir tek istediğim. Çünkü anlıyorsun ki sahici bakan gözler, sahici sözler, gülümsemeler, sahiden insan olabilmektir ihtiyacımız olan şey.
Bir roman yazmayı düşündünüz mü?
İkinci kitap roman olabilir ya da tam tersi köşe yazılarımdan bildiğiniz kıvamda mizah içerebilir. Şu anda hangisini daha çok hissedebileceğimi düşünüyorum.
Kitaba gelen eleştiriler nasıl? Malum her yaptığınız mercek altında.
Beni çok memnun etti diyebilirim. Özellikle genç kadınların tepkileri, yazıları sosyal medyada paylaşmaları, kitapta ‘tam da demek istediğim buydu’ duygusunu yakalamaları içimi serinletti. Tabii bekledikleri Ayşe Özyılmazel’i bulamayanların şaşkınlıkları da oldu. Bir kitap, yüzde yüz tüm okuyuculara ulaşacak diye bir durum zaten söz konusu değil. Dünyanın en iyi yazarlarında bile böyle bir durum yok.
SEVGİSİZLİKLERİ GÖRMÜYORUM
Sizi ya çok severler ya da hiç sevmezler. Bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bu cümleyi ilk kim kurdu bilmiyorum ama dalga dalga yayıldı ve buna inanıldı. Esasen böyle mi bilmiyorum. Sevgisizlikleri görmüyorum. Görmeyi seçmiyorum. Bütün ünlüler için geçerlidir çok sevilmek ya da sevilmemek. Beni tanıyan birinin ‘gıcık’ olduğumu düşüneceğini de zannetmiyorum çünkü bende kimse için ‘gıcık’ duygusu mevcut değil. Bununla beraber kimse kimseyi sevmek zorunda da değil. Dışarıya doğru değil, içeriye doğru yaşamak en iyisi.
Çok hırçın ve inceden ‘giderli’ bir kız buldum ben kitabı okuyunca. Dışardan cool dururken içinde fırtınalar kopuyor aslında… Tespit doğru mu?
Doğrudur ama bu, dünyada sadece bana özel bir durum değildir. Birçok insan içindekileri saklar, saklaması gerekir, öyle eğitilmiştir, terbiyesi bu yöndedir. İşte bütün bu ‘terbiyelere’, ‘gerekenlere’, ‘şekillere’ karşı bir kitaptır ‘Kalpten Düşme’.
Bütün hadise kalptedir. Kalpten düştükten sonra yapacak bir şey var mı?
İHTİYACIMIZ OLAN, SAHİCİLİK
Kalbinize girmenin yolları nedir peki?
Sahiciliktir tek istediğim. Çünkü anlıyorsun ki sahici bakan gözler, sahici sözler, gülümsemeler, sahiden insan olabilmektir ihtiyacımız olan şey.
Bir roman yazmayı düşündünüz mü?
İkinci kitap roman olabilir ya da tam tersi köşe yazılarımdan bildiğiniz kıvamda mizah içerebilir. Şu anda hangisini daha çok hissedebileceğimi düşünüyorum.
Kitaba gelen eleştiriler nasıl? Malum her yaptığınız mercek altında.
Beni çok memnun etti diyebilirim. Özellikle genç kadınların tepkileri, yazıları sosyal medyada paylaşmaları, kitapta ‘tam da demek istediğim buydu’ duygusunu yakalamaları içimi serinletti. Tabii bekledikleri Ayşe Özyılmazel’i bulamayanların şaşkınlıkları da oldu. Bir kitap, yüzde yüz tüm okuyuculara ulaşacak diye bir durum zaten söz konusu değil. Dünyanın en iyi yazarlarında bile böyle bir durum yok.
SEVGİSİZLİKLERİ GÖRMÜYORUM
Sizi ya çok severler ya da hiç sevmezler. Bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bu cümleyi ilk kim kurdu bilmiyorum ama dalga dalga yayıldı ve buna inanıldı. Esasen böyle mi bilmiyorum. Sevgisizlikleri görmüyorum. Görmeyi seçmiyorum. Bütün ünlüler için geçerlidir çok sevilmek ya da sevilmemek. Beni tanıyan birinin ‘gıcık’ olduğumu düşüneceğini de zannetmiyorum çünkü bende kimse için ‘gıcık’ duygusu mevcut değil. Bununla beraber kimse kimseyi sevmek zorunda da değil. Dışarıya doğru değil, içeriye doğru yaşamak en iyisi.
Çok hırçın ve inceden ‘giderli’ bir kız buldum ben kitabı okuyunca. Dışardan cool dururken içinde fırtınalar kopuyor aslında… Tespit doğru mu?
Doğrudur ama bu, dünyada sadece bana özel bir durum değildir. Birçok insan içindekileri saklar, saklaması gerekir, öyle eğitilmiştir, terbiyesi bu yöndedir. İşte bütün bu ‘terbiyelere’, ‘gerekenlere’, ‘şekillere’ karşı bir kitaptır ‘Kalpten Düşme’.
SEVİLMEYE LAYIĞIZ
Severken seviliyor musunuz?
Severken seviliyor musunuz?
Çevremde çok sık gözlemlediğim bir şey var. Kimse yeterince sevildiğine, daha acıklısı sevgiyi hak ettiğine inanmıyor.
Çünkü çoğumuz sevgisiz büyüdük. Layık olmadığımızı sanarak yetiştirildik. Susmak, idare etmek, eldekiyle yetinmek öğretildi bize. Kötü davrananlar karşısında hep “Ama o seni yine de seviyor” denildi. Biz de sevginin asıl anlamını kaçırdık. Sevgi kelimesinin geçtiği her yerde canımız yandı, içimiz oyuldu. Benimki de o hesap. Sevilmeye layık olmadığına inanırsan,
SENİ NASIL SEVEBİLİRLER Kİ?
Nasıl bir erkek olurdunuz? Çapkın mı?
Kadını el üstünde tutan, onun varlığının beni yücelttiğine inanan, hislerine ve aklına kıymet veren, onu mutlu etmek için elinden geleni yapan, güzellikleriyle büyülenen, ışığını yükseltmeye çalışan bir erkek olurdum. Sanırım bütün kadınların hayalindeki erkeği anlattım. Eee, siz de bir kadına sordunuz.
HER ŞEYİ İKİ KERE SORARIM
Kendinizle ilgili, kimsenin bilmediği bir özelliğinizi paylaşın bizimle…
Sanırım karşımdakilere her şeyi iki kere söyleme ve bir soruyu farklı farklı şekillerde arka arkaya sorma gibi bir huyum var.
Âşık olunca muzırlık ne derece olur hayatınızda?
Sizin dediğiniz gibi şeyler gelmez. Aklımda sadece o olur, onu mutlu edebilmek. Yani şakacı bir insan olmuyorum âşıkken, duygusalım.
Çok beylik cümleler kursanız da bazen çok çocuksu olduğunuzu düşünüyorum. Biraz saflık var mı; ya da şöyle sorayım çabuk mu inanırsınız insanlara?
Bazen mi? Çoğunlukla saflık var. Bunu kendi kendime bulmadım elbet, beni tanıyanların dediği bu. Onların penceresinden bakınca haksız değiller. Yapacak bir şey yok, böyleyim. Anasının gözü olmayı tercih etmezdim diye düşünüyorum.

SENİ NASIL SEVEBİLİRLER Kİ?
Nasıl bir erkek olurdunuz? Çapkın mı?
Kadını el üstünde tutan, onun varlığının beni yücelttiğine inanan, hislerine ve aklına kıymet veren, onu mutlu etmek için elinden geleni yapan, güzellikleriyle büyülenen, ışığını yükseltmeye çalışan bir erkek olurdum. Sanırım bütün kadınların hayalindeki erkeği anlattım. Eee, siz de bir kadına sordunuz.
HER ŞEYİ İKİ KERE SORARIM
Kendinizle ilgili, kimsenin bilmediği bir özelliğinizi paylaşın bizimle…
Sanırım karşımdakilere her şeyi iki kere söyleme ve bir soruyu farklı farklı şekillerde arka arkaya sorma gibi bir huyum var.
Âşık olunca muzırlık ne derece olur hayatınızda?
Sizin dediğiniz gibi şeyler gelmez. Aklımda sadece o olur, onu mutlu edebilmek. Yani şakacı bir insan olmuyorum âşıkken, duygusalım.
Çok beylik cümleler kursanız da bazen çok çocuksu olduğunuzu düşünüyorum. Biraz saflık var mı; ya da şöyle sorayım çabuk mu inanırsınız insanlara?
Bazen mi? Çoğunlukla saflık var. Bunu kendi kendime bulmadım elbet, beni tanıyanların dediği bu. Onların penceresinden bakınca haksız değiller. Yapacak bir şey yok, böyleyim. Anasının gözü olmayı tercih etmezdim diye düşünüyorum.
HIRSLA MÜZİK YAPILIR MI?
Müzik çalışmalarınız ne durumda?
Üçüncü albüme çalışıyorum. DMC’den çıkacak. İskender Paydaş’la çalışıyorum. Mert Ali İçelli de var. Bir besteme Yıldız Tilbe söz yazdı. Sevgili dostum İsra Gülümser’in sözleri de var. Çalışıyoruz.
Çok iddialı değil misiniz?
Hırslı durmak için ne yapmak lazım? Nasıl hırslı durulur? Müzikte hırsın işi olur mu? Hırsla müzik yapılır mı? Gibi sorularla cevap vermek isterim size.
Üçüncü albüme çalışıyorum. DMC’den çıkacak. İskender Paydaş’la çalışıyorum. Mert Ali İçelli de var. Bir besteme Yıldız Tilbe söz yazdı. Sevgili dostum İsra Gülümser’in sözleri de var. Çalışıyoruz.
Çok iddialı değil misiniz?
Hırslı durmak için ne yapmak lazım? Nasıl hırslı durulur? Müzikte hırsın işi olur mu? Hırsla müzik yapılır mı? Gibi sorularla cevap vermek isterim size.
KAPI KAPI DOLAŞIP KENDİMİ TANITAMAM
“Aileye inanmıştım” demişsiniz… O inancınız artık yok mu?
Benim asıl inandığım sonradan seçtiğimiz arkadaşlarımız ve dostlarımızla kurduğumuz ailemiz. Bu bizim elimizde. Klişeleri yıkar kendi istediğimiz ailemizi kurabilirsek o zaman ona inanabiliriz. Bunun anlamı evlenmeyeceğim, aile kurmayacağım değil. O bilinen aile kavramına inanmıyorum.
“Beni çok yanlış tanıyorlar; aslında...” cümlesini nasıl tamamlarsınız?
Beni çok yanlış tanıyorlar aslında görmek istediklerini görüyorlar, canları sağ olsun. Beni çok yanlış tanıyorlar aslında ben de kapı kapı dolaşıp kendimi tanıtamam. Beni çok yanlış tanıyorlar aslında ben de onları çok yanlış tanıyorum.
Benim asıl inandığım sonradan seçtiğimiz arkadaşlarımız ve dostlarımızla kurduğumuz ailemiz. Bu bizim elimizde. Klişeleri yıkar kendi istediğimiz ailemizi kurabilirsek o zaman ona inanabiliriz. Bunun anlamı evlenmeyeceğim, aile kurmayacağım değil. O bilinen aile kavramına inanmıyorum.
“Beni çok yanlış tanıyorlar; aslında...” cümlesini nasıl tamamlarsınız?
Beni çok yanlış tanıyorlar aslında görmek istediklerini görüyorlar, canları sağ olsun. Beni çok yanlış tanıyorlar aslında ben de kapı kapı dolaşıp kendimi tanıtamam. Beni çok yanlış tanıyorlar aslında ben de onları çok yanlış tanıyorum.
Yorumlar